PvP Serverler, PvP Server, PvP Serverler, PvP Serverler Forum, Metin2 PvP Serverler
Lütfen Üye oLunuz..!!!!!!
PvP Serverler, PvP Server, PvP Serverler, PvP Serverler Forum, Metin2 PvP Serverler
Lütfen Üye oLunuz..!!!!!!
PvP Serverler, PvP Server, PvP Serverler, PvP Serverler Forum, Metin2 PvP Serverler
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

PvP Serverler, PvP Server, PvP Serverler, PvP Serverler Forum, Metin2 PvP Serverler

Css TasarımLar/Html Kodları/Ice,Red,Butterfly TasarımLar/Eğitim/Spor/Dini/Pvp ServeR TanıtımLarı!!!
 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Hz. Peygamber ve Gençlik

Aşağa gitmek 
YazarMesaj





Kayıt tarihi : 01/01/70

Hz. Peygamber ve Gençlik Empty
MesajKonu: Hz. Peygamber ve Gençlik   Hz. Peygamber ve Gençlik Icon_minitimeÇarş. Nis. 21, 2010 5:06 pm

Doç. Dr. Bünyamin Erul

Hz. Peygamber'in hayatını ve sahabeyi düşündüğümüzde, her nedense hep olgun ve yaşlı insanlar canlanır zihnimizde. Kırk yaşındayken peygamberlik görevine başlayan Hz. Peygamber'in etrafındaki ilk Müslümanlara baktığımızda, onlardan çoğunun gençler olduğunu görürüz.

Hz. Peygamber İslam'ı tebliğ ederken, toplumun yeniliğe açık, idealist ve enerjik kesimini oluşturan gençlerden büyük ölçüde destek almıştır. Nitekim ilk Müslümanlardan birkaç kişi 50 yaş civarında, birkaç kişi 35 yaşın üzerinde, geri kalan çoğunluk ise 30 yaşın altında bulunuyordu.

Mesela genç yaşta İslam'ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Abdullah b. Ömer ve Ubeyde b. el-Cerrah 13, Ukbe b. Amir 14, Cabir b. Abdullah ve Zeyd b. Harise 15, Abdullah b. Mesud, Habbab b. Eret ve Zubeyr b. Avvam 16, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebi'l-Erkam, Sa'd b. Ebi Vakkas ve Esma bint Ebî Bekr 17, Muaz b. Cebel ve Musab b. Umeyr 18, Ebû Musa el-Eşari 19, Cafer b. Ebî Talip 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affan, Ebû Ubeyde, Ebû Hureyre ve Hz. Ömer 25-31 yaşlarında idiler.1

Hz. Peygamber'in yanında bulunan, O'nunla birlikte savaşanlar da gençlerdi.2 Bu yüzden Hz. Peygamber gençlere ayrı bir önem atfetmiştir.

Semure b. Cundeb'in naklettiğine göre, Hz. Peygamber ashabına, müşriklerin gençlerini öldürmemeleri talimatını vermişti. Abdullah, babası Ahmed b. Hanbel'e bunun ne anlama geldiğini sorunca O: "Yaşlı neredeyse İslam'a girmez! Genç ise İslam'a yaşlıdan daha yakındır." demiştir.3

Enes b. Malik'in anlattığına göre, Ensar'dan 70 genç vardı, kendilerine "Kurrâ" denilirdi. Akşamları Medine'nin çeşitli bölgelerine dağılırlar, ders halkaları oluştururlar, oralardaki halka namaz kıldırırlar, sabah olunca da Hz. Peygamber'in mescidine gelirlerdi. Hz. Peygamber (İslam'a davet için) onları Bir-i Maune'ye göndermişti. Ancak onlar tuzağa düşürüldü ve hepsi de şehid oldular. Bunun üzerine Hz. Peygamber tam 15 gün sabah namazlarında kunut duasını okuyup beddua etti.4 (Konuyla ilgili detaylı bilgiyi siyer bölümünde bulabilirsiniz.)

Peygamberimiz'in gençlerle ilgili bütün ilişkilerine baktığımızda O'nun bütün gayret ve hedefinin, inançlı, dindar, ahlaklı ve iffetli bir gençlik oluşturabilmek olduğunu görürüz.

Zira Efendimiz, "Allah'ın (arşının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde yedi sınıf insanın Allah'ın gölgesinde gölgeleneceği" haberini vermiştir. Bu hadiste ilk olarak "adaletli yönetici", ikinci sırada da "Rabbine ibadetle yetişen genç"i zikretmektedir.5

Başka rivayetlerde ise "Allah, gençliğini Allah'a itaatle geçiren genci sever."; "Allah tevbe eden genci sever." buyurulmaktadır.6

"Kıyamet günü Adem oğlu şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin huzurunda (sorgudan) kurtulamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, bildiğiyle ne denli amel ettiğinden."7

"Yaşından dolayı bir ihtiyara ikramda bulunan genç için, Allah Teâlâ ona ikram edecek kimseler hazırlar."8

Hz. Peygamber'in gençleri teşvik eden bu sıcak ve samimi ilgisi sayesinde, genç sahabiler, canlarını, mallarını, ailelerini Allah yolunda feda edecek kıvama gelmişlerdi. Müslüman olur olmaz birçoklarının başta ailesi olmak üzere, Mekkelilerden gördükleri baskılar, korkunç işkenceler, açlık ve abluka yılları onları asla yıldırmamıştır. Onlar, Allah Rasûlü'nden aldıkları inanç ve ahlakın gereği olarak, yalnız Mekke'den ayrılmayı değil, zamanı geldiğinde dünyadan ayrılmayı dahi göze almışlardır.

Peygamber Eğitiminde Yetişen Genç Sahabilerden Bazılarını Tanıyalım;
CAFER B. EBÎ TALİP (ö.
Hz. Cafer, Peygamberimiz'in amcası Ebû Talib'in oğlu, Hz. Ali'nin ağabeyidir. Mekkelilerin baskıları sonucu Habeşistan'a hicret ettiklerinde Cafer b. Ebû Talib'in Necaşi'ye hitaben söylediği şu sözler, bir genç olarak onun bilgi ve özgüvenini ortaya koymaktadır:
"Ey Kral! Biz putlara tapan, ölü eti yiyen, her türlü fuhşiyatı yapan, akraba ilişkilerini koparan, komşuya kötü davranan cahili bir toplum idik. Bizden güçlü olan, zayıf olanı ezerdi. İşte Allah bize içimizden nesebini, doğruluğunu, güvenilirliğini ve iffetini bildiğimiz bir Rasûl gönderinceye kadar bu haldeydik. Oysa gönderilen bu Rasûl, bizi, Allah'ı birlemeye, O'na kulluk etmeye, O'ndan gayrı babalarımızın taptığı taş ve putları terketmeye çağırdı. Bize doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, akrabalarla ilişkileri devam ettirmeyi, iyi komşuluğu, haramlardan ve kan dökmekten el çekmeyi emretti ve bizi fuhşiyattan, yalan sözle şahitlikten, yetim malı yemekten, iffetli hanımlara iftira etmekten menetti. Bize yalnızca bir Allah'a kulluk etmemizi ve O'na hiçbir şeyi şirk koşmamayı emretti, namazı, zekatı ve orucu emretti." Daha başka İslam'ın emirlerini saydıktan sonra devamla "biz de O'nu derhal tasdik ettik, O'na inandık ve Allah'tan getirdiğine uyduk. Yalnızca Allah'a kulluk ettik ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmadık. O'nun bize haram kıldığını haram, helal kıldığını da helal kıldık..."9
Gerçekten de Hz. Cafer'in çok öz bir biçimde ifade ettiği gibi, Hz. Peygamber, asırlardır süregelen bir cahiliyye toplumunu, 23 yıllık peygamberliği süresince Asr-ı Saadet toplumuna çevirmeyi başarmıştır. Allah'ın hidayeti ve Hz. Peygamber'in tezkiyesi neticesinde cahiliyye döneminin zorba ve müşrik insanlarının, çok kısa sürede gerçekleşen bu toplumsal değişimle, nasıl örnek bir nesil olduklarına tarih şahittir. İşte bu sebeple olmalıdır ki, bazı usûl alimleri, "Rasûlullah'ın peygamberliğini isbat için hiçbir mucize olmasa dahi, sadece O'nun (sav) ashabı bile (bunun isbatına) yeter." demişlerdir.10 Yani, O'nun (sav) tezkiyesiyle oluşan bu yeni ve medeni toplumun, bir Ashab-ı Kiram toplumunun vücuda gelmesi âdeta mucizevi bir değişimdir ve yalnızca böyle bir neslin oluşumu bile O'nun (sav) peygamberliğini isbat eder.

ÜSAME B. ZEYD (ö. 54)
Üsame, Peygamberimiz'in evlatlığı ve azadlısı olan Zeyd b. Harise'nin oğludur. "Hıbbu Rasûlullah" yani Allah Rasûlu'nun mahbubu, ahbabı, sevdiği bir gençtir.
Hz. Peygamber, vefatından kısa bir süre önce, Üsame'yi, aralarında Hz. Ebû Bekir ve Ömer'in bulunduğu Mute'ye gönderilen sahabe ordusunun komutanlığına atamıştı. Bunun üzerine bazıları, bu atamadan dolayı Hz. Peygamber'i eleştirmeye, endişe ve hoşnutsuzluklarını dile getirmeye başladılar. Onların eleştirilerini işiten Hz. Peygamber onlara bir hutbe îrad ederek, bazı kimselerin, Üsame'nin atanmasını eleştirdiklerini, onların daha önce de (H. 8 yılında yine Mute seferinde tayin edilen komutanlardan biri olan ve şehid düşen11) babası Zeyd'i (ö. dile doladıklarını, oysa kendisinin ikisini de çok sevdiğini ve bu iş için onları liyakatlı bulduğunu, ona hayırlısını tavsiye etmelerini ve emrini uygulamalarını istemişti.12
Şüphesiz Hz. Peygamber genç bir mevali (Arap olmayan) olan Üsame'yi, ileri gelen yüzlerce sahabenin üzerine komutan tayin ederken İslam'ın öngördüğü yönetim anlayışında sınıf ve yaş farkının değil, ehliyet ve liyakatın asıl olduğunu fiilî olarak göstermek istemişti. Elbette Üsame'nin ordusu içinde, kendisinden daha tecrübeli büyük sahabiler de vardı. Ancak Hz. Peygamber'in özellikle bir mevaliyi komutanlığa ataması, hem yönetimde sınıf ve kabile faktörünün hiçbir öneminin olmadığının zihinlere yerleştirilmesi bakımından, hem de hangi kesimden olursa olsun gençlere imkanlar tanınması, onların yetiştirilmesi bakımlarından oldukça mühimdir. Bu tayinden dolayı ortaya atılan eleştiri sahiplerinin kimler olduğunu bilmiyoruz.13 Ancak iyimser bir tahmin yürütecek olursak, bunlardan bir kısmı tamamen Hz. Peygamber'in vahy dışı ictihadi bir tasarrufu olan bu atamaya, sırf genç ve tecrübesi az olan14 bir komutanla girecekleri savaşta muhtemelen bazı olumsuz sonuçlara maruz kalma endişesiyle karşı çıkmış olabilirler. Eleştirilerin bir kısmı ise henüz -Hz. Peygamber de tayin etse - azadlı bir kölenin oğlunun, çocuk denecek yaşta genç bir mevalinin emri altına girmeyi içlerine sindirememiş İslam'a yeni girenlerden veya bedevilerden, ya da sahip oldukları mizaçlarıyla, cahiliyye kültür ve taassubunun etkisinden hala kurtulamamış, İslami öğretileri tam özümseyememiş bazı kimselerden gelmiş olabilir. Zaten bu kesimlere mesaj vermek isteyen Hz. Peygamber ise, onların ortaya attığı söylentilere aldırış etmemiş, emrini uygulamıştır. Buna mukabil başta, Medine'de kalmasına ihtiyaç duyduğu Ömer için komutanı Üsame'den izin isteme nezaketi gösteren Halife Hz. Ebû Bekir olmak üzere, gerek Hz. Peygamber'in atamasında ve gerekse vefatından sonra halifenin onaylayıp göndermesinde Üsame'ye itaat eden pek çok sahabi, hem İslam'ın, hem de kendilerinin ne denli erdemli olduklarını burada bir kez daha ispatlamışlardır.

MUSAB B. UMEYR (ö. 3)
Mekke'nin en zengin ve asil ailesine mensup olan Musab, refah ve bolluk içinde yetişmiş, kılık kıyafetiyle, nezaketiyle ve fiziki yapısı ile herkesin beğenisini kazanmış, son derece zeki, akıllı, aynı zamanda güzel ve açık konuşmasıyla da herkesin gıpta ettiği bir gençti. Musab'ın erişemediği herhangi bir dünya nimeti yoktu. Ancak manevi bir boşluk, ruhi bir bunalım içerisindeydi. Neticede Erkam'ın evinde bulunan Rasûl-i Ekrem'in yanına geldi ve Müslüman oldu.
Ailesi onu bu yeni dinden vazgeçirmek için her çareye başvurmuştu. Ama Musab, ailesini de, servetini de, Mekke'yi de terkedip Habeşistan'a hicret etti. I. Akabe beyatında Medineliler, kendilerine İslamiyet'i öğretecek bir öğretmen isteyince, Rasûlullah derhal onu bu göreve tayin etti. Medine'de birçok kişi İslam'a onun çabasıyla girdi, birçoğu İslam'ı ondan öğrendi.
Medine'nin muallimi Musab, Uhud Savaşı'nda şehid düştüğünde, üzerindeki şal ile başını örttüklerinde ayakları, ayakları örtüldüğündeyse başı açık kalmaktaydı. Nihayet Peygamberimiz'in emriyle şal ile başı örtülmüş, ayaklarına da izhır otu konulmuştu.15

ERKAM B. EBİ'L-ERKAM (ö. 55)
İslam'a ilk giren gençlerden biri olan Erkam'ın Safa Tepesi'nin yanındaki evi, Hz. Peygamber ve diğer Müslümanlar için âdeta bir karargah olmuştu. Hz. Peygamber'e sadakatle bağlanarak evini O'nun (sav) emrine verdi. Rasûl-i Ekrem, İslam tarihinde "Daru'l-Erkam" diye anılacak olan bu evi tebliğ faaliyeti için çok elverişli bularak merkez haline getirdi. Allah Rasûlu, ilk zamanlar insanları İslam'a gizlice bu evde davet eder, onlara ibadetleri burada öğretirdi. Müslümanlar, müşriklerin şerrinden korunmak için de bu evde gizlenirlerdi.16
Henüz 17-18 yaşındaki bir gencin, Kâbe'nin hemen yanıbaşındaki evini İslam davetine açabilmesi, onun ne denli cesur ve fedakar bir genç olduğunu da göstermektedir.

MUAZ B. CEBEL (ö. 1
M. 605 yılında Medine'de doğan Muaz, II. Akabe biatında Müslüman oldu ve Hz. Peygamber'in yakın ilgisine mazhar oldu. Mekke'nin fethinden sonra Rasûlullah onu Mekke'de kendi yerine vekil tayin etti. H. 9. senesinde Tebük Seferi'nden döndükten sonra da onu Yemen'e vali olarak atadı. Henüz 27 yaşında olan genç valiye, nasıl hükmedeceğine ve insanları nasıl davet edeceğine dair gerekli tavsiyelerde bulundu. Bu, Muaz 'ın Hz. Peygamber ile son görüşmeleriydi.

ESMA BİNT EBÎ BEKR (ö. 73)
İlk Müslüman olan genç bayanlardan birisi de Hz. Aişe'nin ablası Esma'dır. Onun adı ilk defa, Hz. Peygamber'in hicret hazırlıklarını sürdürdüğü sırada oynadığı rol dolayısıyla ön plana çıkmıştır. Hicret esnasında Hz. Peygamber ve Ebû Bekir'in üç gün saklandıkları Sevr Mağarasına geceleri yemek taşıyan Esma, kuşağını ikiye bölerek azık torbasının ağzını bağlamış ve bunun üzerine Allah Rasûlu: "Allah bu kuşağın karşılığında cennette sana iki kuşak versin" diye iltifat etmiş, bundan dolayı da "Zâtu'n-Nitâkeyn" (İki kuşaklı) diye anılmıştır. O günlerde Ebû Cehil'in de aralarında bulunduğu bir grup gelerek Esma'ya babasının nerede olduğunu sormuş, "Bilmiyorum!" demesi üzerine Ebû Cehl ona bir tokat vurmuş, bu sebeple de küpeleri yere düşmüştür.17

HZ. AİŞE (ö. 5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hz. Peygamber ve Gençlik
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kur'ân'da Hz. Peygamber ve Ashab İlişkileri
» Hz. Peygamber'in Çocuklara Verdiği Değer
» Hz. Peygamber'in Çocuk Eğitiminde Öne Çıkardığı Hususlar..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
PvP Serverler, PvP Server, PvP Serverler, PvP Serverler Forum, Metin2 PvP Serverler :: Dini Bölüm :: Peygamberimiz,Sahabiler,Evliyalar-
Buraya geçin: